
Vergi Hukukunda Tecilin İhlalinin Ödeme ve Tahsil Kavramları ile İlişkisi ve Tahsil Zamanaşımına Etkisi
64
Sayıştay Dergisi • Sayı:113
Nisan - Haziran 2019
etkilemeyeceğini kabul etmek gerekir. Bu nedenle, ili aktarım tarihinin tahsil
zamanaşımını kesmesi mümkün değildir.
Öte yandan ili aktarımın hukuka aykırı yapılmış olması halinde, bu aktarım
işlemi idari işlem hüviyetine kavuşmakla birlikte, işlemdeki hukuka aykırılığın bir de
mükellen borcu yönünden tahsil zamanaşımını kestiği şeklinde ikinci bir hukuki
sebep yaratması mümkün değildir. Bu nedenledir ki, tecil kapsamında ödenen
tutarların, ihlal üzerine yeniden cebri icra vasfını kazanmış, borcun ödenmemiş
kısımlarına hükmen aktarılması şeklindeki bir cebri tahsilin, bir diğer cebri tahsil
şekli olan takasa konu olmadığı için takas için gerekli olan ili ve inşai bir aktarma
yerine belirtici bir idari işlemle kendiliğinden gerçekleştiği sonucunu kabul etmek
gerekecektir. Zira takas, bir aşama olmadığı gibi idarenin takdir yetkisine dayalı
olarak zamanının da idarece belirlendiği idari ve inşai işlem özelliği ile borçluluk
ve alacaklılığa ilişkin sonuçlar doğurur. Tecilin belirtici bir işlem olması nedeniyle,
aktarma şeklindeki ili bir işlem alacaklılık ve borçluluğa yeni bir etkide bulunmaz.
Tecilin ihlali ile tecil kapsamında ödenen tutarların idarece borcun
gecikme zamlı tutarlarına aktarılması şeklinde bir işlemin, tahsil zamanaşımına
etkisi konusunda yapılan bir yargısal değerlendirmeyi paylaşmak konuya
ışık tutmak açısından yararlı olacaktır. Ödeme emrine karşı çıkarılan bir
uyuşmazlıkta, vergi mahkemesince; tecil kapsamında ödenen tutarların borcun
eski haline döndürülmesine ilişkin muhasebe işlemlerinin zamanaşımını kesen
ödeme olarak görülemeyeceği gibi tahsil olarak da kabul edilemeyeceği, tecil
kapsamında yapılan ödemelerin, ihlalin gerçekleşmesiyle kanun gereği borcun
ilk vasfına hükmen ve derhal aktarılarak tahsil edildiği ve bu an itibariyle cebri
tahsilin zamanaşımını kesme özelliğinden bahsedilebileceği gerekçesiyle borcun
zamanaşımına uğradığına hükmedilmiştir (İzmir 4. Vergi M., 07.11.2012 gün,
E:2012/707, K:2012/1316 sayılı karar)
5
(UYAP, 2018).
5 Mahkeme kararındaki gerekçeyi kısaca vermek gerekirse: “..Bakılan davada; 11/1999-01/2000 ve 02/2000
dönemine ait beyannameye istinaden tahakkuk edip ödenmeyen amme borcunun tahsili amacıyla 2000 yılında
ödeme emri düzenlenmek ve akabinde haciz tesis edilmek suretiyle tahsil zamanaşımının kesildiği, ayrıca
14.03.2001 tarihinde davacı tarafından tecil talebinde bulunulduğu, tecilin ihlali üzerine, tecil kapsamında
ödenen tutarların, düzeltme şi ile 25.03.2003 tarihinde ve yine 18.10.2005 tarihli ayrı bir düzeltme
şiyle diğer borçlara mahsuben ödendiği ve bu ödemenin tahsil zamanaşımını kestiği iddia edilse de, tecil
başvurusunda bulunulup ödenen tarih itibariyle zamanaşımını kesme ili söz konusu olduğundan, 2005 yılında
idarece yapılan mahsubun tahsil zamanaşımını kestiğinden bahsedilemeyecektir. Tecil başvurusunun yapıldığı
2001 yılını takip eden yıldan itibaren 5 yıl içinde zamanaşımını kesen herhangi bir işlem tesis edilmediğinden,
borcun zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir... Mahsuben ödemenin, mahsup talebi olmadığından, ödeme
olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi vergi borcunu azaltıcı bir tahsil olarak da değerlendirilmesi
mümkün bulunmamaktadır. Aksi bir yorum, tecilden yararlanan mükellen, idarece istenen tarihte tecilin ihlal
edildiğinden bahisle, tecil kapsamında ödenen tutarın mahsup yoluyla ödenmesi zamanaşımını kesmeye yönelik
subjektif bir uygulamaya yol açacağından, mahsuben ödemenin bir ödeme sayılması mümkün görülmeyerek,
borcun zamanaşımına uğradığının kabulü ile işlemin iptali gerekmektedir.”